I. Özet
Çin hükümetinin Uygurlara yönelik insan hakları vahşeti, dünyanın dört bir yanındaki vicdanlı insanlar arasında öfke yarattı. Uygurlara etnik ve dinî bağlarla bağlı olan Türkler ve Müslümanlar için ise onların acısı özel bir endişe sebebi oluyor.
Geçen yıl, uluslararası toplum Korona Salgını ile mücadele ederken, Uygurların çilesi azalmadan devam etti. Uygur halkının tamamı, amansız bir hükümet gözetlemesi altında bulunuyor. Bir milyondan fazla insan “yeniden eğitim kamplarına” gönderildi. Bunlar, esasında insanların aşırı kalabalık ve sefil koşullarda, sahte suçlamalarla belirsiz sürelerle tutulduğu toplu hapishanelerdir. Serbest bırakılanlar beyin yıkama, dayak, işkence, tecavüz ve zorla kısırlaştırma gibi korkunç hikâyeler anlatıyor.
Bu rapor, özellikle Türkiye’den derlenen verilerle Uygur Bölgesindeki durumu açıklamak için ilk elden tanıklıkları ve araştırma raporlarını bir araya getiriyor. Rapor, Uygur, Türk ve uluslararası basında yer alan haberlere dayanmaktadır. Bu haberler, ayrıca, Türkiye’deki Uygurlar ve onların aileleri ile yapılan röportajlar vasıtasıyla da doğrulanmıştır. Raporun devamında bu tanıklarla ilgili kanıtların daha da doğrulanması için, Çin hükümetinin Uygurlara yönelik muamelesini tüyler ürpertici ayrıntılarla özetleyen, sızdırılmış devlet belgeleri incelenmiştir. Nihayet, bu rapor, Türkiye’de faaliyet gösteren ve Uygurlara yönelik zulümle de ilişkili olan bazı yüksek profilli Çin şirketlerinin ve aynı durumdaki bazı uluslararası şirketlerin değerlendirilmesiyle sona ermektedir.
Türkiye uzun zamandır Uygur mülteciler ve aktivistler için bir sığınak sağladı. Ülkede tahminen 30.000 ile 50.000 arasında Uygur nüfus yaşıyor. Bunlar arasında Türkiye’ye üniversite okumak, ticaret yapmak, evlenerek aile kurmak veya sadece Uygur Bölgesinde karşılaştığı zulümden kaçmak için taşınan insanlar da bulunmaktadır. İstanbul’da ve diğer şehirlerde yaşayan Uygurlar, Türkiye’nin kendilerine sağladığı özgürlüğü, haklarını savunmak için kullandılar ve Çin baskısını küresel sahnede kınadılar. Buna rağmen Çin’in baskıları yoğunlaştığı için bu topluluk artan bir tehdit altına girdi. Çin hükümeti, Türkiye’deki Uygurları gözetlemek için ajanlar gönderdi. Ayrıca sessiz kalmaları veya ülkeye dönmeleri için de sürekli geride kalan aile üyelerini rehine olarak kullanıyor. Daha da kötüsü Pekin, siyasi olarak aktif Uygurların keyfi gözaltı, kaybolma, işkence, zorla İslam’dan vazgeçme, zorla çalıştırılma ve diğer ağır insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya kaldıkları Çin’e iade edilmesini talep etmede her zamankinden daha ısrarcı hale geldi.
Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, savunmasız mültecileri koruma ve uluslararası insan hakları normlarını destekleme sorumluluğuna sahiptir. İş dünyası da, BM İş Dünyası ve İnsan Haklarına Dair Rehber İlkelerle uyumlu olarak, ticari faaliyetlerin temel insan haklarına saygılı yürütülmesini sağlamakla yükümlüdür. Rapor, savunmasız Uygur mültecileri korumak ve Çin hükümetinin vahşet suçlarıyla suç ortaklığına son vermek için hem hükümet hem de kurumsal aktörler için önerilerle sona eriyor.
II. Uygur Bölgesindeki Şartlara İlişkin İlk Elden Tanıklık
Uygur Bölgesi, 1949’da mevcut Çin rejiminin kontrolüne girdiğinden beri, Uygur nüfusu çok çeşitli baskıcı ve ayrımcı politikalarla karşı karşıya kaldı. Ancak hükümet zulmünün kapsamı ve yoğunluğu son on yılda dikkate değer bir biçimde arttı. Çin’in Uygur nüfusu, bölgedeki Kazak, Kırgız ve diğer Müslüman Türk topluluklarının birçok üyesi ile birlikte, şimdi, toplumsal ve bireysel varlıklarının bütün yönlerine nüfuz eden eşi görülmemiş bir sistematik vahşet düzeyiyle karşı karşıya bulunuyor.
Uygur Bölgesinde yaşayanların ve yurtdışındaki akrabalarının tanıklığı, bu raporun adım adım inceleyeceği problemin şu anki doğasını ortaya koymaya yardımcı oluyor.
- Gözetleme: Çin hükümeti, Uygur topluluğunun her bir üyesinin sürekli gözetim altında olmasını sağlamak için yüksek ve düşük teknoloji yöntemlerinin bir kombinasyonunu kullandı. Uygurların cep telefonlarına konuşmalarını dinlemek için zorla uygulamalar yüklemek, zorla kişisel veri toplamak ve günlük hayatlarını doğrudan izlemek için Uygurların evlerinde yaşamak üzere Çinli “akrabaları” görevlendirmek gibi uygulamalar bu kapsamdadır. Bu gözetimden elde edilen bilgiler, her bir Uygur’un “tehdit seviyesini” değerlendiren Entegre Ortak Operasyonlar Platformu (EOOP)1Ma, Alexandria, “China uses an intrusive surveillance app to track its Muslim minority, with technology that could be exported to the rest of the world. Here’s how it works.” Business Insider, 01.05.2019, https://www.businessinsider.com/how-ijop-works-china-surveillance-app-for-muslim-uighurs-2019-5 adlı bir veri tabanında toplanıyor.
- Gözaltı: Çinli yetkililer, bu değerlendirmeleri düşüncelerini, konuşmalarını veya eylemlerini şüpheli veya sorunlu bulduğu kişileri gözaltına almak için kullanıyor. Uygurlar, Kuran’a sahip olmak, arkadaşlarını “Mübarek Cuma” ifadesiyle selamlamak veya sadece domuz eti yemeyi reddetmek gibi “uygunsuz” dindarlık belirtileri gösterdikleri zaman düzenli olarak gözaltına alınıyorlar. Türkiye ile “bağlara” sahip olmak da diğer bir gözaltı sebebidir. Bu “bağlar”, Ankara’da bir akraba ile konuşmak, bağlantılı uçuş sebebiyle İstanbul’dan geçmek veya sadece “made in Turkey” etiketli bir halıya sahip olmak gibi göstergeler olabiliyor.
- Hapis ve Beyin Yıkama: Sonuç olarak, bu şekildeki çeşitli suçlar, Uygurların toplu olarak hapsedilmesi için sadece bir bahanedir. Şu anda bir milyondan fazla insan, sayıları giderek artan gözaltı merkezlerinde tutuluyor. “Eğitim ve öğretim merkezleri” olarak adlandırılan bu tesisler aslında çok daha tehlikeli bir işleve sahip. İçeride, Uygurlar süresiz olarak işkenceye ve beyin yıkamaya maruz kalıyor. Bu uygulama onların ruhlarını, inançlarını ve kolektif kimliklerini ezme amacı güdüyor.
- Susturma: Son olarak, Çinli yetkililer, bu baskının boyutunu dış dünyadan gizlemek için Uygurları sistematik olarak sessizleştirdiler. Uygurlar daha fazla hapis acısıyla konuk gazetecilere, uluslararası komitelere ve hatta kendi aile üyelerine yalan söylemek, içinde bulundukları koşulları övmek ve herhangi bir zulümle karşı karşıya olduklarını inkâr etmek zorunda kalıyorlar.
Kaynaklar ve Yöntemler: Çin’in Uygur Bölgesi kurbanlarını susturmaya yönelik bu kampanyası karşısında, yine de birçok insan sesini çıkarma cesaretini gösterdi. 2021’in başlarında Uygurlar tarafından yönetilen İstanbul merkezli televizyon kanalı İstiqlal TV, Uygur Bölgesindeki ve oradaki toplama kamplarındaki koşulları bizzat yaşamış kişilerle bir dizi röportaj yayınladı. Konuşanların gözetleme, gözaltı, hapis ve beyin yıkama ile ilgili anlattıkları, diğer kanallarda yer alan, Uygur Araştırma Girişimi tarafından doğrudan röportaj yapılan ve uluslararası medyaya konuşan kişilerin anlattıklarıyla örtüşüyor.
Hikâyeleri şöyle.
Medine Nazimi: Medine, Uygur asıllı bir Türk vatandaşı. Kız kardeşi Mevlüde Türkiye’de okuduğu için Çin hükümeti tarafından gözaltına alındı. Medine, kız kardeşini kurtarmaya çalışırken Türk Hükümeti’nin desteğini arıyor.
Cevlan Şirmemet: Cevlan, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nden mezun olmuş ve 9 yıldır Türkiye’de yaşayan Uygur. Cevlan’ın annesi, Türkiye’ye kendisini ziyarete geldiği için gözaltına alındı ve 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Nursimangül Abdureşid: Nursimangül, 2013 yılında okumak için kız kardeşiyle birlikte Türkiye’ye gelen Kaşgarlı bir Uygur. 2018 yılında anne ve babasıyla iki erkek kardeşinin ortadan kaybolduğunu ve akabinde 7 ile 16 yıl arasında değişen hapis cezaları aldıklarını öğrenmiştir.
Sayragül Sawıtbay: Sayragül, 1977 yılında İli Kazak Özerk Vilayetinde doğdu. Ülkeden kaçmadan önce Kasım 2017’den Mart 2018’e kadar bir toplama kampında Çince öğretti. Sonraki yıllarda bu deneyimi hakkında geniş çapta konuştu.
Kalbinur Siddik: 51 yaşında olan Kalbinur, hayatı boyunca öğretmenlik yaptı. Şubat 2017 ile Eylül 2017 arasında Urumçi’deki bir Uygur kız kampında Çince öğretti.
Doğan Erdoğan: Doğan, Diyarbakır’da doğdu ve 2013-2018 yılları arasında Doğu Türkistan’da yaşadı. Eşi Gülnaz Tursun’la orada tanıştı ve 2016’da evlendiler. Gulca şehrinde restoran açmayı planladılar, ancak daha sonra ayrılmak zorunda kaldı. Eşinin babası ve kız kardeşi ile diğer aile üyeleri şu anda hapiste.
Zumret Dawut: Urumçi’de doğan Dawut, Pakistan’da çalıştı. 2005 yılında burada İmran Muhemmed ile evlendi. 31 Mart 2018 – 5 Haziran 2018 tarihleri arasında bir toplama kampında alıkonuldu. Ocak 2019’da Pakistan’a gitti ve bir daha Uygur vatanına geri dönmedi.
Gözetleme
Ailem Ortadan Kaybolduğundan beri Dördüncü Ramazan, Nursimangul Abdureşid, Malaysiakini.com, 19 Temmuz 2021:
Ailemden en son dört yıl önce, Haziran 2017’de Ramazan ayında haber aldım. O mübarek ayda bir kez babamla konuştum. Güneş batmamasına rağmen yemeğini yeni bitirdiğini söylediğinde şaşırdım. Sonra sebebini anladım. Oruç, Çin hükümeti tarafından yasaklanmıştı ve polisin konuşmamızı dinleyeceğini biliyordu. Kanuna uyduğunu duymalarına ihtiyacı vardı.
Çinli “Akrabalar,” Zumret Dawut, İstiqlal TV’nin “Patlayan Sukunet” programı, 8 Ocak 2021
Sadece her aileye değil, ailenin de her üyesine bir Çinli akraba tayin ediyorlar. Beş yaşındaki kızımın bile Çinli bir akrabası vardı… Kimliğini, ne iş yaptıklarını, nerede çalıştıklarını soramazsın. Ama onlara kendin ve ailenle ilgili her şeyi anlatmak zorundasın. Bütün düşüncelerini ve sırlarını. Sorunlarını mesela. Kahvaltılarını özenle hazırlamalısınız. İşten çıkıp eve geldiğinizde akşam yemeğini hazırlayıp önlerine koymalısınız ve geceleri siz uyurken orada olduklarını gösteren bir fotoğraf göndermelisiniz.
Hayır Demek Zor Olabilir, Sayragül Sawıtbay, Fedekarlar Kanalı’nın “Ölüm Kamplarından Özgürlük Savaşlarına” programı, 8 Mart 2021:
Aile Çinli akrabanın her istediğini yapmazsa aileyi ihbar edebilir ve bütün aile üyeleri tutuklanabilir… Çinli akraba, ailenin kızlarını isterse hayır demek zor olabilir. Elbette hayır diyenler var ama bu, her aile üyesinin hayatını tehlikeye atıyor.
O da Sayılır, Tahir Hamut İzgil, “Çin’in Uygurlara Baskısından Nasıl Kaçtım”, Newlines Magazine, 15 Ocak 2021:
“Hiç 26 ülkeden herhangi birine gittin mi?” diye sordu bana Güljan [Çin hükümeti için çalışan bir Uygur]… “Geçen yıl bir tur grubuyla Avrupa’ya gittiğimizde Türkiye’den geçtik” Türkiye’yi gezimizin önemsiz bir durağı gibi göstermeye çalıştım. Gerçekten İtalya, Almanya, Hollanda, Belçika ve Fransa’yı kapsayan beş Avrupa ülkesine 15 günlük bir tura çıktığımızda, ertesi gün Roma uçağına binmek için bir geceyi İstanbul’da geçirmek zorunda kalmıştık. Çünkü Ürümçi’den İtalya’ya doğrudan uçuş yoktu. Ve Ürümçi’ye dönüş yolunda Paris’ten İstanbul’a gittik ve bu Türk şehrinde birkaç gün geçirdik. İstanbul’u pek gezmedik, onun yerine Uygur halkının Türk mallarını sevmesi sebebiyle bize alışveriş için zaman verildi. Güljan başını kaldırmadan “O da sayılır” dedi…
“Esselam Aleyküm” derseniz, Zumret Dawut, İstiqlal TV’nin “Patlayan Sukunet” programı, 8 Ocak 2021:
Bütün Uygur telefonlarına belirli kelimeleri kontrol edebilecek bir uygulama koydular. Dikkatsizce selam aleyküm dediğiniz anda her 300 metrede bir kurulan karakollardan birinden polis gelir ve “telefonda ne dedin” diye sorardı. Ve “yanlışlıkla ne söylemiş olabilirim” diye düşünmeye başlardık. Ve polis yine sorardı “konuşurken ne dedin? Bir dakika önce ailenden bir arama geldiğinde, cevap verirken başlangıçta hangi kelimeyi kullandın?” “Evet esselam aleyküm dedim” derdik. “Bundan sonra o kelimeyi kullanma. Bir daha kullanırsan seni doğruca bir eğitim merkezine göndeririz” derdi polis bize. Bu sebeple biz Uygurlar esselam aleyküm demeyi bıraktık. Şimdi Çinliler gibi “nasılsın” demeye başladık.
Gözaltı
Çin Hükümeti Kız Kardeşimi Aldı, Medine Nazimi, BNC Medya, 6 Ocak 2021:
Çin hükümeti kız kardeşimi 2017 sonunda bir toplama kampına aldı. 2019 yılının Mayıs ayında serbest bırakıldı. Ardından Haziran ayında tekrar tutuklanarak Türkiye’de yaşadığı ve okuduğu için ayrılıkçılıkla suçlandı. O zamandan beri onunla iletişime geçemedim. Bu konuda Dışişleri Bakanlığımızla görüştüm ve Pekin Büyükelçimiz ile temasa geçtim ancak şu ana kadar cesaret verici bir haber almadım. Sayın Cumhurbaşkanımıza, Dışişleri Bakanımıza ve Büyükelçimize sesleniyorum. Ben ve kız kardeşim bu ülkenin vatandaşıyız. Masum kız kardeşim de diğer anneler gibi çocuklarıyla mutlu bir şekilde yaşama hakkına sahiptir. Kız kardeşimi toplama kamplarından çıkarmak ve ülkemize geri getirmek için elinizden geleni yapmanızı rica ediyorum ki burada mutlu bir şekilde yaşayabilsin.
İş Adamları ve Zenginlerin Parasına Konmak için, Sayragül Sawıtbay, Fedekarlar Kanalı’nın “Ölüm Kamplarından Özgürlük Savaşlarına” programı, 8 Mart 2021
Kim dindarsa bir şeyle suçlanır. Kim halkını severse veya halk arasında önde gelen biriyse başka bir şeyle suçlanır. İşadamlarının ve zenginlerin parasına el koymak için haksız yere suçlanıyorlar. Sigara ve içki içip bırakanlar tutuklandı – “Neden bıraktınız? İbadet etmeye başlamış olmalısınız.” Çalıştığım kampta dokuzuncu sınıfta iken arkadaşına üzerinde “Cuma mübarek” yazılı bir resim gönderen bir kız vardı. Yıllar sonra üniversiteyi bitirdi ve dokuzuncu sınıfta telefonunda bu olduğu için kampa gönderildi.
Evinizde Kuran var mı? Zumret Dawut, İstiqlal TV’nin “Patlayan Sukunet” programı, 8 Ocak 2021:
Oturduğumuz yerin kapılarını kapattılar. “Bugün kapsamlı arama var” deyince sebebini anladık. Yüzlerini çıkaramadığımız siyah üniformalı polisler köpeklerle geldi. Önce sitenin kapılarını kapattılar. Aynı anda 300-400 polis geldi. Korkunç bir sahneydi. Pencerenizden dışarı bakarsanız, size bir fener tutar ve “ışıklarınızı kapatın” diye bağırırlardı. Her eve bir köpekle giriyorlardı. Köpekler koklayarak Kuran ve seccade arıyordu. Evinizde Kuran veya Hadis var mı? Polis sizi ensenizden tutup çıkarırdı. Evlerinde seccade veya namazla ilgili diğer eşyalar olduğu için sayısız Uygur tutuklandı. Namaz kılan herkes tutuklandı.
Suçu Şiiri Kâğıda Geçirmekti, Doğan Erdoğan, URI Röportajı, 18 Mart 2021:
Kayınpederim Tursuncan Amet, Uygurlar arasında tanınmış bir şair ve bestecidir. Şiirlerinin çoğu ünlü Uygur sanatçıları tarafından şarkılara dönüştürüldü. Çin hükümetine göre suçu, 2002 yılında bir şiir yarışmasında okuduğu şiiriydi. Hükümet onu bu şiirinden dolayı ayrılıkçı olmakla suçladı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Baldızımın suçu o şiiri kâğıda yazmaktı. 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kayınpederim ile baldızımın yanı sıra, eşimin iki amcası (her ikisi de 70 yaş civarında) ve birçok kuzeni toplama kamplarına atıldı. Bir amcası sakallı olduğu için, diğeri ise iş dolayısıyla Kırgızistan’a gittiği için gözaltına alındı. Toplamda 7 kişi gözaltına alındı. İkisi halen cezaevinde, biri halen tutuklu ve dördü serbest bırakıldı.
WhatsApp’ı İndirdiniz, Zumret Dawut, İstiqlal TV’nin “Patlayan Sukunet” programı, 8 Ocak 2021:
15-20 gün sonra toplu tutuklamalar başladı. Ne oldu? Whatsapp indirdiniz. Facebook’u telefonunuza indirdiniz. Telefonunuzda Türk Bayrağı var. Kuran ayetlerini indirdiniz. Burada bu kişinin telefon numarası var. Bir yerde “Allahu Ekber” veya “İnşallah” diyor. İkinci el telefon sebebiyle [de] birçok kişi mağdur oldu.
Ne Eğitimi, Cevlan Şirmemet, BNC Media’nın “Annem Çin Zindanında” programı, 6 Ocak 2021:
Annem Suriye Tursun 56 yaşında. Çin hükümeti için Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’nda 30 yıl muhasebeci olarak çalıştı. Çinceyi akıcı konuşuyor ve Çin yasalarını biliyor. Ama Çin rejimi onu toplama kampına gönderdi. Çünkü beni ve okulumu ziyaret etmek için Türkiye’ye gelmişti. Onu “eğiteceklerini” söylediler. Ona ne tür bir “eğitim” verecekler? İyi derecede Çince bilen, yüksek lisans yapan, emekli olmak üzere olan bir kadına? “Eğitmek” ile ne kastediyorlar?
Gözaltı ve Beyin Yıkama
O Hâlde Allah Sizi Kurtarsın, Zumret Dawut, İstiqlal TV’nin “Patlayan Sukunet” programı, 8 Ocak 2021:
Koridora girdiğinizde o acı görüntüye dayanmak güçtü. Çünkü orada 60-70 yaşındaki ninelerle genç kızları görüyorsunuz. Hepsi kelepçeli. Ve her birinin başında iki polis memuru. Bana bir kıyafet getirdiler ve üzerimi değiştirmemi söylediler. “Nerede değiştirebilirim?” diye sordum. “İşte burada” dediler. “Peki ya bu iki polis,” dedim. “Onlara ne olacak ki” dediler. “Bu adamların önünde nasıl değişebilirim” dedim. “Sessiz ol, burası senin evin değil” dedi polis. “Susmazsan bu polisler giydiğin kıyafetleri yırtar” dediler. Beni götürdükleri hücre, bir insanın dayanamayacağı kadar pis kokan zifiri karanlık bir odaydı. Zifiri karanlık. Benden önce hücredeki insanlarda kızarıklıklar vardı. Elleri ve ayakları yaralarla kaplıydı. Bunlara bir çeşit sıvı ilaç püskürtülüyordu. “Öne dön” dediler ve herkes öne döndü. “Geriye dön” dediler ve herkes geriye döndü, zavallı şeyler. İlaçları doğrudan kıyafetlerine sıkıyorlardı. Zavallı kadınlar ağlıyor ve acı içinde zıplıyorlardı.
68 yaşında bir kadın vardı. Bu anne hacca gitmek istemiş ve seyahat izni almak için Suudi Arabistan’da yaşamış birkaç kişiyle görüşmüştü. Ve bu sebeple kampa gönderildi. “O kadar aç olmasaydım ağrım bu kadar kötü olmazdı” dedi. Bu sebeple ona yemeğimi verdim. Ben ona yemeğimi verir vermez biri hücreye girdi ve onları üzerime attı. Kamptaki ikinci günümdü. Beni yere ittiler ve şiddetle dövdüler. Darbelerin şiddetini anlatamam. “Aman Tanrım, bizim gibi zavallı Müslümanları dövüyorlar” diye ağladım. “Tanrım mı diyorsun? Tamam onu ara,” diye yanıtladı gardiyanlar. “Görelim bakalım, Allah sana yardım etsin. Eğer Tanrı güçlüyse, seni altımdan kurtarsın. Bu yüzden size bunu yapıyoruz. Hak ediyorsunuz.” Ve bunu söylerken beni daha sert dövdüler.
Öğretmenler dikenli tellerin dışında oturur ve bize ders verirdi. Sanki öğretmenlere zarar verecekmişiz gibi. Derslerde ellerimiz kelepçeliydi. Yer buz gibiydi ve otururken amansızca titrerdik. “Siz Uygurlar aslında Müslüman değildiniz. İslam, size Arabistan’dan, sonradan gelen bulaşıcı bir virüstür…” Her gün ders bitince bize “Allah var mı?” diye bağırıyorlardı. Bize Tanrı yok dedirtmek istiyorlardı ve biz de ‘hayır’ demeye zorlanıyorduk. Sonra hemen “Şi Cinping var mı?” diye soruyorlardı. Ve hep birlikte (Tanrı bizi affetsin diyerek) “Evet Şi Cinping Var ve bize gösterdiği iyiliği görüyoruz” diye cevap veriyorduk.
Aksi takdirde, Hiçbir şey, Kalbinur Siddik, İstiqlal TV’nin “Olaylar ve Analiz” programı, 18 Ocak 2021:
1 Eylül 2017’de Tumu’da kurulan kızlar kampında Çince dersi vermek üzere görevlendirildim. Kamp, balkonu olmayan altı katlı bir bina idi. Kampa girmek için üç büyük kapıdan geçmemiz gerekiyordu. Gittiğim kampta o kadar çok hapis kız vardı ki, insan sokaklarda hiç Uygur kızı kalmadığını düşünebilirdi. Kızlara âdetlerini durdurmak için bir enjeksiyon yapılıyordu. Polis kamptaki kızlara saldırıyordu. Kızlara “avcumuzdaki sinekler” diyorlar ve “istersek sizi öldürene kadar döveriz” diye bağırıyorlardı. Sınıftayken bir kız bana “Kalbinur öğretmenim” diye seslenecek oldu ama birden hoparlörlerden “Uygurca konuşmayın” diye yüksek bir ses geldi.
Kampta yemek, küçük bir parça buharda ekmek (çörek) ve bir tabak çorbaydı. Ve bu sadece Çince derslerini öğrenen ve komünist şarkılar söyleyebilenlere geceleri verilirdi. Aksi takdirde, hiçbir şey. Kısırlaştırma ameliyatı ve rahim içi doğum kontrol operasyonu yaygın olarak uygulanıyordu. Geçen yıl ülkeyi terk etmeden önce 50 yaşında olmama ve çocuk sahibi olmak istemememe rağmen bu ameliyattan geçmek zorunda kaldım.
Bu Şeyi Yerleştirdiler, Tursunay Ziyawudun. Ben Mauk, “Inside Xinjiang’s Prison State”, The New Yorker, 26 Şubat 2021.
Kunes’teki bir kampta yaklaşık on ay geçiren Uygur hemşire Tursunay Ziyawudun, birlikte gözaltına alındığı kadınların çoğuna zorla rahim içi araçlar yerleştirildiğini ve kısırlaştırmalar yapıldığını söyledi. “Medeni durumlarından bağımsız olarak, bu şeyi yerleştirdiler” dedi. “Yalnızca hasta olanlar veya üreme organları ile ilgili sorunları olanlar muaf tutuldu.”
Düşüncende Hâlâ Bir Sorun Var, Sayragül Sawıtbay, Fedekarlar Kanalı’nın “Ölüm Kamplarından Özgürlük Savaşlarına” programı, 8 Mart 2021:
Bir gün bana toplama kamplarında Çince öğretmeni olacağımı söylediler. Benden kısa bir gizlilik anlaşması imzalamamı istediler. “Bu anlaşmayı ihlal edersen işin biter” diye beni uyardılar. Kampta herkesin elleri ve ayakları kelepçeliydi. Kadın erkek herkesin başını aynı şekilde tıraş ediyorlardı. Dünyadan ümidini kesmiş ve bir deri bir kemik kalmış bu insanları gördüğümde gözlerime inanamadım. Onlarla ders dışında hiç konuşamazdık. Gülmeye veya gülümsemeye iznimiz yoktu. Her odada beş kamera vardı. Koridorlar kameralarla doluydu. İnsanlar günde yirmi dört saat kameralar önünde yaşıyordu. En küçük hareketleri kaydedilmişti.
Bir gün yüzden fazla kişiyi kampın büyük odalarından birinde topladılar ve genç bir kızı getirdiler. Kıza işlemediği bir suçu kabul etmeye zorladılar ve kız ağlayarak itirafını sundu. Daha sonra kız herkesin gözü önünde seri tecavüze uğradı. İzlemeye dayanamayan ve başlarını çevirenlere “hâlâ değişmediniz, hâlâ kendinizi reddetmediniz, hâlâ düşüncenizde problem var, hâlâ düşünceleriniz değişmemiş” dendi. Ve ceza için gönderildiler.
Susturma
Camide Sahnelenen Bir Tiyatroydu, Zumret Dawut, İstiqlal TV’nin “Patlayan Sukunet” programı, 8 Ocak 2021:
Polisten, belediyeden ve güvenlikten 12-13 kişi binaya girdiğinde biz babamın evindeydik. “Buraya gelme sebebimiz,” diye başladılar, “yarın dışarıdan müfettişlerin gelmesi ve sizin caminizin büyük camilerden biri sayılması… Temizlikçileri çağırdık ve camiyi temizlediler. Yarın camide beş vakit namaz kılacaksınız. Bütün namazlarınızı camide kılın çünkü ne zaman geleceklerini bilmiyoruz.” Babam onlara “bazen namaz kılın, bazen de kılmayın diyorsunuz” dedi. Babamın önüne bir zarf koydular. “Yarın yabancılar camiye geldiklerinde, iyi konuşmayı bilen biri olarak onlara ‘yirmi dört saat sıcak suyumuz var, abdestimizi rahatlıkla alıyoruz, devlet bize hiçbir zaman namaz kılmayın demiyor, camimiz yirmi dört saat açık, devlet camimize her türlü kolaylığı ve yardımı sağlıyor,’ diyeceksin, bütün bunları yabancılara anlatmalısın” dediler. Babama sayfalarca not verdiler. Babam onlardan birine, “bu başka bir tuzak olmasa iyi olur” dedi. Babama endişelenmemesini söylediler ve “bir namaza yirmi yüen, beş namaza 100 yüen bıraktık. Yarın camideysen işini yapmış olursun.” Ve 100 yüen bırakarak ayrıldılar.
Bize “endişelerinizi göstermeyin, sosyal medya paylaşımlarınızda mutlu olun” diyorlar. Mutlu görünmemek gibi bir lüksümüz yok. Kamplardaki insanlara bile aileleriyle görüştüklerinde “çektiğiniz acıyı bir kez bile yüzünüzde hissettirirseniz ailelerinizi bir daha görme şansınız olmaz ve onlar da hapse atılır” deniyor. Başka yerlerden teftiş komiteleri geldiğinde, polisi ve belediyede çalışanları Urumçi’deki Ana Pazar’da dans etmeye gönderdiler.
Sözleri Görüntüsüyle Uyuşmuyordu, Meryem Sultan. Hannah Lucinda Smith, “Çin, sürgünlerin ‘yeniden eğitim’ için geri gelmesi amacıyla Uygur ailelerini tutukluyor”, The Times, 30 Temmuz 2020.
Geçen yıl ılık bir Temmuz gecesinde annesi Aygül’ün Meryem Sultan’ı görüntülü araması onun için bir rahatlama olmalıydı. Ancak bir Uygur olan annesi yorgun görünüyordu, gözleri çökmüştü. Çin’in “yeniden eğitim” kamplarından birinde iki yıllık tutukluluğunun tüm belirtilerini taşıyordu. Ayrıca sözleri de görünüşüyle uyuşmuyordu. “Eskiden makyajla kapatamadığım derin kırışıklıklarım vardı, şimdi makyajsız bile kırışıklarım yok çünkü mutluyum” dedi kızına. “Küçük yaştan itibaren parti ve hükümet tarafından sağlıklı bir şekilde yetiştirildim, bu yüzden partiye ve hükümete güveniyorum. Geri dönersen daha mutlu olacağım.”
Burada Her Şey Normal ve Güzel, Doğan Erdoğan, URI Röportajı, 18 Mart 2021
Karım ve kızım dışında Uygur akrabalarımla bütün bağlantımı kaybettim. Eşim ve kızımla WeChat üzerinden iletişime geçebilirim ama sadece nasılsın, iyi misin gibi küçük şeyler söylemek için. Gulca veya Doğu Türkistan’daki genel durumdan konuşamayız…. Onunla konuştuğumda orada her şeyin normal ve güzel olduğunu söylüyor. Ama bunu söylemeye mecbur tutulduğunu biliyorum. Babasının nerede olduğunu bile onlara soramıyor.
III. Çin Hükümetinden Sızan Belgeler
Bu ıstırabın hem yaygın olduğunu hem de dikkatli bir şekilde yönetildiğini gösteren Çin hükümetinin sızdırılmış belgelerine karşı okunduğunda Uygur Bölgesindeki zulmü ilk elden tadanların anlattıkları daha da rahatsız edici oluyor.
“Sincan Belgeleri” diye adlandırılan bir grup belge, Çin hükümetinin Uygurlara karşı mevcut kampanyasının ardındaki dikkatli planlamanın kanıtlarını sunuyor. 2Bethany Allen-Ebrahimian, “Exposed: China’s Operating Manuals for Mass Internment and Arrest by Algorithm,” International Consortium of Investigative Journalists, November 24, 2019, https://www.icij.org/investigations/china-cables/exposed-chinas-operating-manuals-for-mass-internment-and-arrest-by-algorithm/ Belgeler, diğer şeylerin yanı sıra, şimdiki Devlet Başkanı Şi Cinping’in Nisan 2014’te “diktatörlüğün organlarının” kullanılacağı topyekûn bir mücadele çağrısının yer aldığı, “kesinlikle sıfır merhamet” ilkesini gösteren özel bir konuşmasını detaylandırıyor. 3Lily Kuo, “’Show no mercy’: leaked documents reveal details of China’s Xinjiang detentions,” The Guardian, November 17, 2019, https://www.theguardian.com/world/2019/nov/17/show-no-mercy-leaked-documents-reveal-details-of-chinas-mass-xinjiang-detentions Belgeler ayrıca hapisteki aile üyeleri hakkında soru soran insanlara güven vermeleri için Komünist parti yetkililerine ayrıntılı talimatlar da veriyor. Bu talimatlar, kendi davranışlarının akrabalarının salıverilme şanslarını etkileyebileceği konusunda onları uyarmayı ve onları akrabalarının gözaltına alınmasına müteşekkir olmaya teşvik etmeyi içeriyordu.
İkinci bir grup belge olan “Çin Telgrafları”, hapsedilen Uygurların Çin hükümetine bağlı fabrikalarda zorunlu işçi olarak çalıştırıldığını gözler önüne seriyor. 4Allen-Ebrahimian, “Exposed: China’s Operating Manuals for Mass Internment and Arrest by Algorithm.” Toplama kamplarında uzun süre tutulan Uygurlar, “yoksulluğu azaltma”, “istihdam hizmetleri” ve “sürekli yardım ve eğitim” gibi sloganlarla, üç ilâ altı ay boyunca yetkililerin gözetimi altında çalıştırılmak için tekstil ve diğer tüketim mallarını ürettikleri iş yerlerine gönderiliyor.
Son olarak, Karakaş belgesi olarak bilinen daha yakın tarihli bir sızıntı, Uygurların sistematik ve müdahaleci bir şekilde bütün Uygur Bölgesi genelinde gözetlendiğini ve Uygurların gözaltı merkezlerine toplatılmasında kullanılan sözde gerekçeleri ortaya koyuyor. 5Uyghur Human Rights Project, “’Ideological Transformation’: Records of Mass Detention from Qaraqash, Hotan,” February 2020, https://docs.uhrp.org/pdf/UHRP_QaraqashDocument.pdf Karakaş Belgesi, Karakaş ilçesinden 311 tutuklunun aileleri, sosyal ilişkileri ve dinî davranışları hakkında ayrıntılı bilgiler içeren Çince bir elektronik tablodur. Belge, Çincede, “ ‘Geri Dönmeyen’ Kişilerle İlişkili Tutuklular” başlığını taşıyor ve “[Çin’in] dışında olan en az bir kişiyle ilişkili” bireylere odaklanıyor. Karakaş belgesi, “Uygur bölgesindeki bir hükümet çalışanının belgeyi, Asiye Abdulaheb’e sızdırması ve onun da Uygur sürgünü Abduweli Eyüp’e ulaştırması” sonucunda Uygur İnsan Hakları Projesi tarafından yayımlandı.
Karakaş belgesinin en dikkat çekici özelliği, söz konusu kişilerin gözaltına alınması ve yeniden eğitilmeleri için verilen resmî gerekçeler dizisidir. Bu belge aynı zamanda aile üyelerinin hapis cezasına çarptırılmasında, devlet tarafından atanan “Çinli akrabaların” rolünü de doğrulamaktadır. Örneğin 221 numaralı giriş, Çinli kardeşince “başörtüsü taktığı” bildirildiği için gözaltına alınan bir kişiyi gösteriyor. Aşağıdaki liste, gözaltı için verilen bazı mazeretlerin yalnızca temsilî bir örneğidir:
“10 Mayıs’tan Eylül 2016’ya kadar 128 gün boyunca Suudi Arabistan’daydı. Döndükten sonra uzun süre Karakaş ilçesinde kaldı. Kendisi bir tehdittir ve yeniden eğitimine devam etmesini öneriyoruz.” (Kayıt: 2)
- “İş yapmak için dört kez hassas ülkeleri ziyaret etti.” (Kayıt: 80)
- “Pasaporta başvurdu.” (Kayıt: 114)
- “Hac için üç defa yurt dışına gitti.” (Kayıt: 202)
- “(Yurtdışındaki) kaçak kişinin aile üyesi.” (Kayıt: 207)
Karakaş belgesindeki 311 vakanın tamamı incelendiğinde, bu tür önemsiz suçlar için tutuklamanın bir kural olduğu görülüyor. Aşağıdaki tablonun gösterdiği gibi, Çinli yetkililer, hükümetin katı doğum politikasını ihlal eden Uygur erkek ve kadınlarını hedef alma konusunda özellikle tetiktedirler. Bu sözde “suçlar”, izin verilen sayıdan fazla çocuğa sahip olmayı, üç yıllık bir süre içinde birden fazla çocuğa sahip olmayı veya hükümete sahte bir kürtaj belgesi gösterdikten sonra çocuk doğurmayı içerebilir.
Suç | Toplam tutuklu sayısı |
Doğum politikası ihlalleri | 115 |
Peçe taktı/eşi peçe taktı/sakallı idi | 33 |
Pasaporta başvurdu (ve ülkeyi terk etmedi) | 25 |
Dini uygulamalarla ilgili sebep | 23 |
Uluslararası seyahat | 20 |
Bir mahkûmla ilişkili | 12 |
Çin içinde seyahatler | 8 |
Yasa dışı medyaya sahip oldu veya izledi | 5 |
Ülke dışından biriyle ilişkili | 4 |
Yurtdışı iletişim | 2 |
IV. Şirketlerin Sorumlulukları
Bir dizi uluslararası ve Çinli şirket, bölgedeki Uygurların acılarından kâr elde etti. Bu raporda önemli bazı örnekler sunulacaktır. Bu şirketler arasında, gözaltı kamplarından Çin fabrikalarına gönderilen isteksiz Uygur işçiler tarafından işlenen pamuk ve diğer malzemeleri kullanan giyim perakendecileri bulunuyor. Ayrıca, Çinli yetkililerin Uygurları izlemek ve nihayetinde tutuklamak için kullandığı donanımın üretilmesine yardımcı olan bir dizi önde gelen Çinli telekomünikasyon ve elektronik firması da buna dâhildir. Dünya çapında giderek artan sayıda hükümet, Uygur soykırımında kurumsal suç ortaklığı yapan şirketler meselesini ele alacak politikalar uyguluyor. 6Uyghur Human Rights Project, “International Responses to the Uyghur Crisis,” August 16, 2021, https://uhrp.org/responses/
Türkiye’de Faaliyet Gösteren Uluslararası Şirketler
Nike
Önde gelen küresel marka Nike, Türkiye’de resmî olarak Nike Retail TK Perakende Ticaret Limited Şirketi adı altında faaliyet gösteriyor. 7“Sirket Bilgileri,” Nike Turkey website, accessed April 15, 2021, https://www.nike.com/tr/help/a/sirket-bilgileri Merkezi İstanbul’da olup 220 çalışanı ile hizmet veriyor. Nike aksesuarlarının Türkiye distribütörü Sportive. 8“Hakkimizda,” Sportive website, accessed April 15, 2021, https://www.sportive.com.tr/hakkimizda/
Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü, “Satılık Uygurlar” başlıklı raporunda, Nike için ayakkabı üreten ve “gözetleme kuleleriyle, dikenli tel çitlerle ve polis kulübeleriyle donatılmış” bir Çin fabrikası olan Taekwang Ayakkabı İmalatından bahsediyor. 9Vicky Xiuzhong Xu, Danielle Cave, James Leibold, Kelsey Munro, and Nathan Ruser, “Uyghurs for Sale,” Australian Strategic Policy Institute, March 1, 2020, https://www.aspi.org. au/report/uyghurs-sale Ayrıca raporda, “Uygur işçilerin, Çinli meslektaşlarının aksine, tatil için eve gidemediklerinin bildirildiğini” not ediyor. Ocak 2020 itibariyle, fabrikada Uygur Bölgesinden çoğunluğu Uygur kadınları olan yaklaşık 600 işçi vardı. Bütün gün ayakkabı ürettikten sonra bu işçiler, “Çince öğrendikleri, Çin millî marşını söyledikleri ve ‘mesleki eğitim’ ile ‘vatanseverlik eğitimi’ aldıkları bir gece okuluna gidiyorlar”.
Zara (Inditex)
Inditex, tanınmış giyim zinciri Zara’nın ana şirketidir. Türkiye, Asya ve Afrika’da en fazla Inditex mağazasına ev sahipliği yapıyor. 10“Inditex Group’s number of stores in Asia and Africa in 2020, by country,” Statista, November 30, 2020, https://www.statista.com/statistics/268829/number-of-stores-of-the-inditex-group-in-asia-and-africa-by-country/. (Buraya bakınca en çok mağazanın Çin’de olduğu görülüyor) Inditex’in ayrıca Türkiye’de 1459 fabrikası ve 175 tedarikçisi bulunuyor. 11Full list of Intidex’s suppliers and offices in Turkey can be found here: https://www.inditex. com/about-us/inditex-around-the-world#country/TR Üreticileri arasında H&M ve Tommy Hilfiger için de üretim yapan Tamteks yer alıyor. 12“References,” Tamteks company website, accessed April 15, 2021, http://tamteks.com/references/ Intidex’in Türkiye’deki çevrimiçi ortağı, Çinli Alibaba firmasının sahip olduğu Trendyol’dur. 13Tolga Yanık, “Trendyol, Inditex’in Türkiye’deki online partneri oldu,” Anadolu Ajansı, September 12, 2019, https://www.aa.com.tr/tr/sirkethaberleri/hizmet/trendyol-inditexin-turkiyedeki-online-partneri-oldu/654689
Uygurların zorla çalıştırılmasıyla üretilen malları tedarik zincirinden kaldırma taahhüdünü tersine çevirdiği için, Mart 2021’de insan hakları grupları, Zara’ya #ForcedLabourFashion (Angarya Modası) Korkağı Ödülünü verdi. 2020 yılında Zara/Inditex, pamuk ve tekstil endüstrisinde zorla çalıştırma riskinin yüksek olması sebebiyle Uygur Bölgesi’nde üretilen pamuğu kullanmayacağını internet sitesinde kamuoyuna duyurmuştu. 14Marc Bain, “Under pressure in China, Zara deleted a statement about Xinjiang,” Quartz, March 25, 2021, https://qz.com/1988896/under-pressure-in-china-zara-deleted-a-statement-about-xinjiang/ Zara, benzer açıklamalarda bulunan diğer giyim markaları gibi Mart 2021’de Çin hükümetinin siyasi ve mali baskısı altına girdi. Bu noktada Zara taahhüdünün arkasında durmak yerine onu sessizce şirketin internet sitesinden kaldırdı.
Türkiye’de Faaliyet Gösteren Çin Şirketleri
Huawei Türkiye
Son on yılda Huawei, Çin hükümetinin Uygurları gözetleme ve kontrol etme çabalarında hevesli bir ortak oldu. 15Danielle Cave, Fergus Ryan, and Vicky Xiuzhong Xu, “Mapping More of China’s tech giants: AI and surveillance,” Australian Strategic Policy Institute, November 28, 2019, https://www.aspi.org.au/report/mapping-more-chinas-tech-giants Hatta Huawei yöneticileri bu konudaki rolleriyle defalarca övündüler. Örneğin 2018’de Çin hükümetinin Ürümçi’deki bir internet sitesinde, bir Huawei yöneticisinin “Huawei, Kamu Güvenliği Bürosu ile birlikte akıllı polislik hizmetleri alanında yeni bir çağın kilidini açacak ve daha güvenli, daha akıllı bir toplum oluşturmaya yardımcı olacak” şeklindeki sözleri yer aldı. 16Williams, Oscar, “The issue ministers are avoiding when it comes to Huawei: The debate over the Chinese tech giant largely ignores its participation in human rights abuses,” The New Statesmen,” January 23, 2020, https://www.newstatesman.com/world/2020/01/issue-ministers-are-avoiding-when-it-comes-huawei Huawei ayrıca, “Aksu Vilayeti Kamu Güvenliği Bürosu için Modüler Veri Merkezi” gibi Uygur Bölgesindeki projelerini kurumsal tarihindeki “başarı örnekleri” olarak gösteriyor. Aslında, Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü tarafından belirtildiği üzere, bu örnekler, Sincan eyalet hükümetiyle “ortak bulut bilişim ile büyük veri” teknolojisini geliştirmek ve “Karamay ile Kaşgar illerinde polis gözetim sistemleri” inşa etmek için bir anlaşma da yapan Huawei’nin bölgedeki kârlı çalışmalarının sadece küçük bir kısmını oluşturuyor.
Huawei’nin Türkiye’de 1.400’den fazla çalışanı ve 4,5G hizmetleri için bütün operatörlerle sözleşmesi var.17Sefa Şengül, “Huawei’den Türkiye’de yatırım kararlılığı,” Anadolu Ajansı, January 29, 2020, https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/huaweiden-turkiyede-yatirim-kararliligi/1717563 Ana distribütörü Penta Teknoloji. Ürünleri Alibaba’ya ait Trendyol dâhil bütün ana sitelerde satılıyor.18“Huawei Hakkında,” Penta website, accessed April 15, 2021, https://www.penta.com.tr/markalar/huawei/huawei-hakkinda/ Şirketin Türkiye’de yerel cep telefonu üretimine başlamayı planladığı bildiriliyor.19“Huawei’nin Türkiye planı ortaya çıktı! Fiyatlar yüzde 30 düşecek,” Haber 7, April 3, 2021, https://ekonomi.haber7.com/ekonomi/haber/3084391-huaweinin-turkiye-plani-ortaya-cikti-fiyatlar-yuzde-30-dusecek Huawei’nin Çin dışındaki en büyük Ar-Ge merkezi İstanbul’da. 2010’dan bu yana merkeze 520 milyon TL yatırım yapan Merkez, yerel ekonomiye 260 milyon dolar katkı sağladığını söylüyor. Merkez, 2020’de 200 mühendisi daha işe alarak 690 araştırmacı kapasitesine ulaştı.20“Huawei Türkiye Ar-Ge Merkezi’ne 10 yılda 520 milyon TL yatırım yapıldı,” Anadolu Ajansı, February 2, 2021, https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/huawei-turkiye-ar-ge-merkezine-10-yilda-520-milyon-tl-yatirim-yapildi/2131055 Huawei, Türkiye’de (ve diğer 10 ülkede) eğitim programları düzenliyor. Huawei Akademi, İstanbul merkezindeki programların yanı sıra Türk Telekom, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi ile ortak IP sertifika programları yürütüyor.21“Huawei Akademi,” Huawei Turkey website, accessed April 15, 2021, https://www.huawei.com/tr/corporate-information/academie-turkey Geçen yıl, ICT Akademi programı için 11 Türk üniversitesi ile ortaklık kurdu.22“Corporate Information,” Huawei Turkey website, accessed April 15, 2021, https://www.huawei.com/tr/corporate-information Huawei ayrıca İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa’da HAINA adlı bir bilgisayar laboratuvarını da yönetiyor.23Huawei Yetkili Bilgi ve Ağ Akademisi Laboratuvarı (HAINA); Suzan Çiçek and Hasan Yaman, “Huawei Yetkili Bilgi ve Ağ Akademisi Laboratuvarı Mühendislik Fakültesi’nde Hizmete Girdi,” İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Kurumsal İletişim Direktörlüğü, December 18, 2018, https://www.istanbulc.edu.tr/tr/haber/huawei-yetkili-bilgi-ve-ag-akademisi-laboratuvari-muhendislik-fakultesinde-hizme-56006B0044007300570038006900590066006B0077003100
Dahua Teknoloji ve Hikvision Türkiye A.Ş.
Dahua ve Hikvision, Uygur nüfusunu izleyen gözetim sistemlerini kurmak için24Rollet, Charles, “Dahua and Hikvision Win Over $1 Billion In Government-Backed Projects In Xinjiang,” IPVM, April 23, 2018, https://ipvm.com/reports/xinjiang-dahua-hikvision Çin hükümetiyle milyonlarca dolarlık sözleşmeler imzaladı.25Cave, Ryan, and Xu, “Mapping more of China’s tech giants.” Dahua ve Hikvision kameraları, Uygurların sokaklardaki, cami avlularındaki, birçok gözaltı merkezinin koridor ve hücrelerindeki hareketlerini gerçek zamanlı gözetliyor.
Hikvision, Sincan Halk Silahlı Polisi ile bir araştırma ortaklığı yaparak “Uygur analitiği” çıkarmaktadır. Şirketin teknik belgelerinin analizine göre, şirket polise “gerçek zamanlı Uygur uyarıları” sağlıyor.26IPVM, “Dahua Provides ‘Uyghur Warnings’ To China Police,” February 9, 2021, https://ipvm.com/reports/dahua-uyghur-warning Benzer şekilde Dahua şirketi de, Uygurları izlemek için yüz tanıma sistemlerini kullanarak Uygurların görüntülerini analiz edebileceğini iddia ettiği bir yazılım geliştirdi.27Asher-Shapiro, Avi, “Chinese tech patents tools that can detect, track Uighurs,” January 13, 2021. Thompson Reuters Foundation, https://www.reuters.com/article/us-china-tech-uighurs/chinese-tech-patents-tools-that-can-detect-track-uighurs-idUSKBN29I300
Video gözetim şirketi Dahua, Türkiye’de Huawei’den çok daha küçük bir varlığa sahip olsa da şirketin ülkede 36 ofisi bulunuyor.28Dahua Turkey website: https://dahua-tr.com/; “Dahua Türkiye Yeni Ofisini Açtı,” Güvenlik Online, accessed April 15, 2021, https://www.guvenlikonline.com/haber/319/dahua-turkiye-yeni-ofisini-acti.html Dahua’nın Türkiye yerel satış direktörü Hüseyin Topuz’dur. Dahua’nın ana distribütörleri Okisan, Altera, Netus ve Rivo’dur.29“Okisan’ın Organizasyonu ile ‘”Dahua Türkiye 2016’” Semineri,” Güvenlik Teknolojileri, November 20, 2015, https://guvenlik.teknolojileri.net/okisanin-organizasyonu-ile-dahua-turkiye-2016-semineri-2/; Okisan website: https://www.okisan.com/; Alerta website: http://dahua.alerta.com.tr/index.php/iletisim/; Netus website: https://www.netusguvenlik.com/urun-etiketi/dahua-distributor/[/fotnote] Şirketin çeşitli ürünleri hepsiburada.com ve Trendyol gibi popüler sitelerde satılıyor.29Search results for Dahua on Hepsiburada.com: https://www.hepsiburada.com/dahua/guvenlik-sistemleri-c-161719; Search results for Dahua on Trendyol.com: https://www.trendyol.com/dahua-x-b111221 Diğer bir video gözetim şirketi olan Hikvision’ın İstanbul ve İzmir’de ofisleri bulunuyor. Türkiye’deki satış direktörü Erbil Çorbacı.30“Kamera Güvenlik Sistemlerinde Türkiye Ne Seviyede? Bu Alanda Yeni Teknoloji Trendleri Neler?” Haberler.com, December 17, 2016, https://www.haberler.com/kamera-guvenlik-sistemlerinde-turkiye-ne-seviyede-9071076-haberi/ Şirketin internet sitesinde Türkiye’deki dört distribütör listeleniyor: Ekingen Elektronik, Koyuncu Elektronik, Öncü Güvenlik Sistemleri, Tesan İletişim.31Hikvision’s distributors list: https://www.hikvision.com/en/Partners/channel-partners/find-a-distributor/
V. Sonuç ve Öneriler
Birçok kaynaktan elde edilen kanıtlar, Uygur, Kazak, Kırgız ve Doğu Türkistan’daki diğer Türklere karşı işlenen ciddi insan hakları ihlallerini kesin olarak belgeliyor. Bu rapor iki ana kaynağa odaklandı: Vahşet kurbanı olan Uygurların ve aile üyelerinin ilk elden ifadeleri ile Çin hükümetinin sızdırılmış belgeleri. Diğer güvenilir kaynaklardan elde edilen başka belgelerle de birleştiğinde,32See, for example: Uyghur Research Institute, “Genocide in East Turkistan,” October 2020, https://www.uysi.org/en/?p=774 büyük ölçekte insan hakları suçlarının işlendiği açıktır. Hükümetlerin, sivil toplumun ve iş dünyasının bu durumu gündeme getirme görevi vardır.
Hükümetler savunmasız mültecileri korumalı, uluslararası insan hakları normları ile BM İş Dünyası ve İnsan Haklarına Dair Rehber İlkeleri desteklemelidir. Sincan hükümeti tarafından işlenen vahşetlerde rol alan Çinli şirketlere karşı acilen dikkat çekilmelidir.
Kurumsal hesap verebilirlik, uluslararası insan hakları standartlarının korunmasında hayati öneme sahiptir. Türkiye’deki iş sektörü, Çin hükümetinin devam eden insan hakları ihlallerine ortak olan Çinli şirketlerle işbirliğinden elde edilen her türlü fayda veya kâra son vermelidir. En azından, bu tip Çinli şirketlerin Türk iş ortakları, ticari operasyonlarında BM İş Dünyası ve İnsan Haklarına Dair Rehber İlkeleri uygulamalı33United Nations, Guiding Principles on Business and Human Rights, https://www.ohchr.org/Documents/Issues/Business/Intro_Guiding_PrinciplesBusinessHR.pdf ve Doğu Türkistan’daki Uygurlara karşı insan hakları ihlallerinden elde edilen kârlarla lekelenen şirketlerle olan bağlarını sona erdirmelidir. Uygur İnsan Hakları Projesi ve Uygur Araştırma Enstitüsü, Türk devlet kurumlarını, bağımsız analistleri ve insan hakları savunucularını bu ticari bağları daha dikkatli incelemeye teşvik ediyor.
Türkiye ve tüm hükümetler:
- Şu anda Çin dışında yaşayan Uygurlar için güvenli sığınma, ikamet ve vatandaşlık statüsü sağlamalıdır. Hükümetler, Uygurları keyfi gözaltı, kaybolma, işkence ve diğer insan hakları ihlalleri açısından son derece yüksek risk altında oldukları Çin’e geri göndermemelidir. Ayrıca ülkeler, Uygurları Çin’e geri gönderilme riski taşıyan üçüncü ülkelere de iade etmemelidir.
- Şu anda Çin dışında yaşayan bütün Uygurlara yeniden yerleşim yardımı sağlamak için yerel ve uluslararası insani yardım kuruluşları harekete geçirilmelidir. Devletler, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Uluslararası Göç Örgütü’nün yanı sıra hayırsever mülteci yardım kuruluşlarından gerekli bütün yardımları talep etmelidir.
- Uluslararası insan hakları standartlarını sağlamak için Uygurlara karşı ağır insan hakları ihlallerini uygulayan ve kolaylaştıran yetkililer ile şirketlere ekonomik ve diplomatik yaptırımlar uygulamalıdır. Bu, seyahat yasaklarını, kişilerin varlıklarının dondurulmasını ve etnik-dinî gözetim ve cezayı kolaylaştıran özel şirketlerle ticari ilişkilerin yasaklanmasını içermelidir.
Şirketler:
- Çin hükümetinin Uygurlar ve diğer Türk halkları için uyguladığı zorunlu çalıştırma programları kapsamında üretilen malları veya hammaddeleri satın almadıklarından emin olmalı ve tedarik zincirlerinde bunun için gerekli politikaları benimsemelidir.
- Uygur Bölgesinde Zorla Çalıştırmaya Son Verme Koalisyonu’nun “Hareket Çağrısını” imzalayarak, Uygurların zorla çalıştırılmasını küresel tedarik zincirlerinde ortadan kaldırmaya söz vermelidir.
- Uygur anavatanındaki gözetleme ve vahşet suçlarıyla Uygurlara yönelik uluslararası taciz ve baskının bir parçası olarak suç ortaklığı yapan Çinli gözetim şirketleriyle iş ilişkilerini sonlandırmalıdır.
- Çinli şirketlerle olan bütün iş ilişkilerini BM İş Dünyası ve İnsan Haklarına Dair Rehber İlkeleri ışığında incelemelidir.
Yazarlar
Bu rapor, Uygur İnsan Hakları Projesi ve Uygur Araştırma Enstitüsü’ne bağlı araştırmacıların bağımsız yüklenicilerin yardımıyla ortaklaşa yürüttüğü bir çalışmanın ürünüdür.
Kapak tasarımı YetteSu tarafından yapılmıştır.
Teşekkür
Yazarlar, bu raporda sunulan ilk elden kanıtları sağlayan Uygur, Kazak ve Türkiye Türkü tanıklara minnettardır. UAE/URI, araştırmacılara röportaj veren tanıklara teşekkür eder. Türkiye merkezli İstiqlal TV ile Türkiye ve dünyadaki diğer gazetecilerin Uygur dilinde yaptığı röportajlar da Doğu Türkistan’daki insan hakları krizinin belgelenmesine önemli bir katkı sağlamaktadır. Bu raporun hazırlanmasında yardımcı olan çevirmenlere, editörlere ve diğerlerine teşekkür ederiz. Son olarak, UİHP/UHRP ve UAE/URI, kapak resmini sağladığı için Yettesu’ya teşekkür eder. Çalışmalarına instagram.com/yette.su adresinden ulaşılabilir.
FEATURED VIDEO
Atrocities Against Women in East Turkistan: Uyghur Women and Religious Persecution
Watch UHRP's event marking International Women’s Day with a discussion highlighting ongoing atrocities against Uyghur and other Turkic women in East Turkistan.